Türk Dişhekimliği Dergisi Makaleleri
- Ana Sayfa
- Türk Dişhekimliği Dergisi Makaleleri
Alt Ön Bölgede Immediat Çekim Sonrası Immediat Yükleme
Immediate Loading After Immediate Extraction in the Lower Anterior Region
Diş hekimliğinde implantların yüzey özelliklerinin geliştirilmesi ve dijital sistemlerin ilerlemesi ile artık konvensiyonel yöntemlerden uzaklaşılarak yeni tekniklerin önü açılmıştır. Geleneksel tedavi protokolünde implantların osseointegrasyonu için beklenen süreler 3-6 ayı bulan uzun bir süreci kapsarken günümüzde hastalara aynı gün içerisinde hem implantasyon hem de protez yüklemeleri gerçekleştirilebilmektedir.
Bu vaka sunumlarında hastaların hem estetik hem de fonksiyon olarak işlev görmeyen dişlerinin çekimine ve ertesi gün vida retansiyonlu köprülerle tedavilerine karar verilmiştir. Diş çekimlerinden gerçekleştirildikten sonra hastalardan dijital ölçüler alınarak veriler laboratuvara iletilmiştir. Ertesi gün geçici vidalanabilir PMMA esaslı köprüler, implantların üzerine takılmıştır. İmmediat yükleme prosedürü uygun hastaların varlığında konfor ve tedavi süresini kısaltmak gibi birçok avantaja sahiptir.
With the development of the surface properties of implants in dentistry and the improvement of digital systems, new techniques have been developed by stepping further away from conventional methods. In the traditional treatment protocol, the expected time for osteointegration of implants was 3-6 months, whereas today, both implantation and prosthesis loading can be performed on the same day.
In these case presentations, it was decided to extract the patients teeth that did not function properly both aesthetically and functionally and to treat them with temporary screw bridges the next day. After tooth extractions, digital impressions were taken from the patients and the data were sent to the laboratory. The next day, temporary screwable PMMA-based bridges were placed over the implants. Immediat loading procedure has many advantages such as comfort and shortening the treatment time in the presence of suitable patients.
İleri Derecede Rezorbe Kretlerde Tam Dişsizliğin Subperiostal İmplantlar ve Quattrofix ile Sabit Protetik Rehabilitasyonu : Bir Olgu Sunumu
Fixed Prosthetic Rehabilitation of Complete Edentulism in Severely Resorbed Crests with Subperiosteal Implants and Quattrofix: A Case Report
Tam dişsiz hastalarda, kişinin kaybolan fonksiyon ve estetiğini geri kazandırma amacıyla dental implantlar sıklıkla tercih edilmektedir. Özellikle aşırı rezorpsiyona uğramış kretlerde subperiostal implantlar ve Quattrofix konsepti ile kemik rejenerasyon prosedürlerinden kaçınılarak, hasta operasyon günü sabit protetik tedavi ile rehabilite edilebilmektedir. Bu vaka raporunda ileri derecede kemik atrofisi bulunan hastanın üst çenede subperiostal implantlar üzerine, alt çenede ise anterior bölgede iki düz posterior bölgede ise iki açılı olmak üzere toplam dört implant üzerine hemen yüklenen vidalı sabit geçici protezleri sunulmaktadır.
In edentulous patients, dental implants are frequently preferred to restore lost function and esthetics. Especially in severely resorbed crests, subperiosteal implants and the Quattrofix concept can avoid bone regeneration procedures and the patient can be rehabilitated with fixed prosthetic treatment on the day of the implant surgery. In this case report, a patient with severe bone atrophy who received screw-retained fixed provisional prostheses loaded immediately on subperiosteal implants in the upper jaw and on a total of four implants in the lower jaw, two straight in the anterior region and two angled in the posterior region is presented.
Dental İmplant Uygulaması Sonrası Görülen Denosumabla İlişkili Çene Kemiği Osteonekrozunun Tedavisi
Treatment Of Denosumab-Related Osteonecrosis Of The Jaw After Dental Implant Treatment
Denosumab insan monoklonal antikorlarından biridir ve osteoporoz, kemik metastazı gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Osteoklast aktivitesini inhibe ederek, kemik rezorpsiyonunu azaltıp, kemik densitesini artırarak etkisini gösterir. Denosumabın yan etkilerinden bir tanesi de çene kemiklerinde osteonekroza sebep olmasıdır. İlaçla ilişkili çene kemiği osteonekrozu (MRONJ), diş çekimi, protez travması, periodontal hastalık ve dental implant tedavisi gibi birçok lokal risk faktörüne bağlıdır. Literatürde, MRONJ hastalarında dental implant tedavisi halen tartışma konusudur. Bu vaka raporunun amacı, dental implant tedavisi sonrası gözlenen denosumabla ilişkili çene kemiği osteonekrozunun (DRONJ) ilaç tatili sonrası başarılı cerrahi tedavisini sunmaktır. Cerrahide, ultrasonik kemik cerrahisinin L-PRF ile birlikte uygulanması, ilaç tatili sonrası DRONJ hastalarının tedavisinde, sert ve yumuşak doku iyileşmesinde etkili olabilecek alternatif bir tedavi yöntemidir.
Denosumab is one of the human monoclonal antibodies and is used in the treatment of osteoporosis and bone metastasis. It acts by inhibiting osteoclast activity, reducing bone resorption, and increasing bone density. A severe side effect of denosumab is the osteonecrosis of the jaw. Medication related osteonecrosis of the jaw (MRONJ) depends on many local risk factors such as tooth extraction, prosthetic trauma, periodontal disease and the dental implant therapy. Dental implant treatment is still a matter of debate in MRONJ patients in literature. The aim of this case report is to present the successful surgical management of denosumab related osteonecrosis of the jaw (DRONJ) observed after dental implant treatment following the discontinuation of medication. Use of ultrasonic bone surgery in combination with L-PRF is an alternative treatment method that can be effective in exposed bone coverage and hard and soft tissue healing following the discontinuation of medication in DRONJ patients.
Zirkonyanın Evrimi: Güncel Gelişmeler, Sınıflandırmalar ve Uygulamalar
The Evolution of Zirconia: Current Developments, Classifications, and Applications
Zirkonya, diş hekimliğinde, özellikle protetik restorasyon alanında önemli bir yere sahip olan yenilikçi bir malzemedir ayrıca mekanik, optik ve biyolojik özellikleriyle farklı avantajlar sunmaktadır. Bu derleme dental zirkonyanın farklı türlerini, özelliklerini ve uygulamalarını incelerken, yeni geliştirilen zirkonya seramiklerinin ve çok katmanlı zirkonyaların önemini vurgulamakta ve aynı zamanda sinterleme ve simantasyon gibi yöntemler hakkında güncel bilgiler sunmaktadır. CAD/CAM teknolojilerinin gelişimi, üretim süreçlerindeki yenilikler, bu malzemenin yapısal ve klinik başarısını etkileyen kritik faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat zirkonya ile ilgili deneysel araştırmalar ve uzun dönem verilerinin yetersizliği, bu malzemenin gelecekteki potansiyelinin tam olarak değerlendirilmesini zorlaştırmaktadır. Bu derleme, zirkonyanın diş hekimliğindeki uygulamalarını ve gelecekteki potansiyelini değerlendirmek amacıyla mevcut literatürdeki güncel ve kapsamlı bilgileri sunmaktadır.
Zirconia is an innovative material that occupies a significant position in dentistry, particularly in the field of prosthetic restorations, and offers diverse advantages through its mechanical, optical, and biological properties. This review examines the different types, characteristics, and applications of dental zirconia, while emphasizing the importance of newly developed zirconia ceramics and multilayer zirconias. Additionally, this review provides up-to-date information on techniques such as sintering and cementation. The evolution of CAD/CAM technologies and innovations in production processes emerge as critical factors influencing the structural and clinical success of this material. However, the limited experimental research and scarcity of long-term data on zirconia complicate the full evaluation of its future potential. This review aims to assess the applications and future potential of zirconia in dentistry, offering current and comprehensive information from the existing literature.
Dental İmplantlarda Kullanılan Dayanak Materyallerinin Biyolojik, Mekanik ve Estetik Açıdan Değerlendirilmesi
Biological, Mechanical and Aesthetic Evaluation of Abutment Materials Used in Dental Implants
Dental implantlar, protetik diş tedavisinde öncelikli bir tedavi seçeneği haline gelmiştir. Bu nedenle tedavinin başarısını artırmak adına dental implantlar ve parçaları ile ilgili gelişmeler devam etmektedir. İmplant dayanakları, protetik yapıyı destekleyen ve implanta çeşitli bağlantı mekanizmaları ile bağlanan bir implant parçasıdır. Dayanakların yapıldığı materyallerin; tedavinin biyolojik, mekanik ve estetik başarısı üzerine etkileri olduğu düşünülmektedir. Günümüzde dayanak materyali olarak sıklıkla titanyum tercih edilir. Biyouyumlu ve dirençli bir materyal olan titanyumun çeşitli dezavantajları mevcuttur. Seramik ve polimer materyallerin ise çeşitli açılardan titanyuma alternatif olduğu düşünülür. Bu derlemenin amacı farklı dayanak materyallerini biyolojik, mekanik ve estetik açıdan kıyaslayarak doğru endikasyonda doğru dayanak seçimine yardımcı olmaktır.
Dental implants have become a primary treatment option in prosthetic dentistry. Thus, developments regarding dental implants and parts continue in order to increase the success of the treatment. Implant abutment is an implant part that supports the prosthetic structure and is connected to the implant by various attachment mechanisms. It is thought that the materials from which the abutments are made has varying effects on the biological, mechanical and aesthetic success of the treatment. Frequently, titanium is preferred as the abutment material. However; titanium, a biocompatible and resistant material, has several disadvantages. Ceramic and polymer materials are considered to be alternatives to titanium in various respects. The aim of this review is to help the selection of the right abutment in the right indication by comparing different abutment materials in terms of biological, mechanical and aesthetic.
Alt Çene İmplant Destekli Tam Protezlerde Hemen Yükleme Protokolleri: Güncel Yaklaşımlar
Immediate Loading Protocols for Mandibular Implant Overdentures: Current Approaches
Tam dişsiz ağızlarda alt çenede implant destekli sabit protezlerin endikasyonunun uygun olmadığı durumlarda, implant destekli hareketli protezler değerlendirilir. İmplant destekli protezler farklı zaman protokollerinde yüklenebilir; immediat, erken, geleneksel yükleme. Alt çene implant destekli hareketli protezler dişsiz hastalarda, geleneksel yükleme protokolleri kullanılarak, uzun vadeli öngörülebilir sonuçlara sahip başarılı bir tedavi seçeneğidir. Son zamanlarda alt çene implant destekli hareketli protezlerdeki implantların hem erken hem de immediat yükleme protokolleri literatürde yaygın olarak görülmektedir. Kısa vadeli sonuçlarda alt çenede implant destekli protezler için immediat yükleme protokolleri, geleneksel yükleme ile karşılaştırılabilir başarı elde etmiştir. Bu çalışmanın amacı da, alt çene implant destekli protez ile tedavi edilen dişsiz hastalarda yakın zamanda uygulanan implant yükleme protokollerini değerlendirmektir.
Implant retained mandibular overdentures were considered the standard of care in the treatment of mandibular edentulism in cases where an implant supported fixed prosthesis is not the treatment of choice. Implant retained prostheses may be loaded at different time protocols as; immediate, early, conventional, progressive and delayed. Mandibular overdentures are a successful treatment option for the edentulous patients with long-term predictable outcomes, using conventional loading protocols. Currently, both early and immediate loading protocols for mandibular implant overdentures are prevalent in the literature. Short-term outcomes immediate loading protocols for mandibular implant overdentures achieved comparable success to conventional loading ones. The goal of this study to evaluate the recent immediate implant loading protocols in edentulous patients which are treated with overdenture.
İmplant Destekli Protezlerde Üst Yapı Seçeneklerinin Klinik Başarıya Etkisi – Vaka Sunumu
The Effect Of Prosthetic Options On Clinical Success Of Implant Supported Prosthesis– Case Report
İmplant destekli protez seçeneklerinden olan hibrit protezler doğru vaka seçimlerinde hem fonksiyonel hem de estetik üstünlüklere sahiptir. Atrofik çenelerde ise implant üzeri overdenture seçenekleri uzun yıllardır total protez kullanan hastaların konforuna katkı sağlamaktadır. Bu vaka sunumunda, maksillaya yerleştirilen sekiz implant (Mode Rapid) üzerine hibrit protez uygulanmıştır. Atrofik mandibulada ise anterior bölgeye uygulanan iki implant (Mode Level) üzerine topuz dayanak destekli protez seçeneğinden faydalanılmıştır. Uzun yıllardır total dişsizliği olan hasta, her iki protez seçeneği uygulanarak fonksiyon ve estetik açıdan değerlendirmeye alınmıştır. Vaka takibiyle radyografik ve klinik bulgular kaydedilmiştir.
Hybrid prostheses, which are among the implant supported prosthesis options, have both functional and aesthetic advantages in choosing the right case. In atrophic jaws, on the other hand, overdenture options on implants contribute to the comfort of patients who have been using total prostheses for many years. In this case report, a hybrid prosthesis was applied on eight implants (Mode Rapid) placed in the maxilla. In the atrophic mandible, ball abudment prosthesis option was used on two implants (Mode Level) applied to the anterior. The patient, who has had total edentulism for many years, was evaluated in terms of function and aesthetics by applying both prosthesis options. Radiographic and clinical findings were recorded with case follow-up.
İki Parçalı İmplant Sistemleri ile Tedavisi Zor Olguların Monoblok Bükülebilir İmplantlar ile Sağaltımı
Using Monoblock Bendable Implants Instead Of Two-Pieces Implant In Treating Difficult Cases
Tam ve bölümlü dişsizliklerde implant tedavisi ile eksik dişlerin yerine konulması uzun yıllardır uygulanmaktadır. Ancak yeterli kemik hacmi bulunmayan çenelerde implant yerleşimi ya mümkün olamamakta ya da ileri cerrahi işlemleri gerektirmektedir. Kemik kazanımı birçok vakada mümkün olsa da tedavi sürecini ve dolayısıyla hastanın dişsiz kaldığı süreyi uzatmaktadır. Bu makalede ileri derece alveolar kemik rezorbsiyonu bulunan vakalarda klasik implant ve ogmentasyon teknikleriyle kemik kazanımına ihtiyaç olmadan monoblok bükülebilir implantlar kullanılarak 72 saat içerisinde erken yükleme prosedürü anlatılmıştır.
Implant treatment and replacement of missing teeth in complete and partial edentulism have been practiced for many years. However, implant placement in jaws with insufficient bone volume is either not possible or requires advanced surgical procedures. Although bone augmentation is possible in many cases, it prolongs the treatment process and therefore the duration of the patient's edentulousness. In cases with advanced alveolar bone resorption, the procedure for early loading within 72 hours using monoblock bendable implants without the need for bone recovery using 2 pieces implant and augmentation techniques is described in the article.
Şiddetli Periodontal Yıkım Görülen Hastada All-On-4 İmplant Tedavisi ve İmmediat Yükleme Protokolü
All-On-4 Implant Treatment And Immediate Loading Protocol In The Patient With Severe Periodontal Destruction
All-on four implant sistemi, çenelerde arka bölgelerde kemik yetersizliği olan bireylerde, kesici ve küçük azı bölgelerindeki kemik dokudan yararlanarak, arkalarda açılandırılmış, önlerde ise aksiyal konumlandırılmış implantlar üzerine bir sabit protez uygulanması prensibine dayanır. İmplantların yeterli primer stabiliteye sahip olmaları halinde immediat yükleme protokolüyle hastanın cerrahi işlemden hemen sonra uygulanan geçici sabit protezlerle iyileşme süreci tamamlanır ve osseointegrasyon süreci sonunda daimî protezler takılır. Bu olgu sunumunda üst dişlerinde periodontal yıkım neticesinde dişlerini kaybetmiş olan hastamızın diş çekimleri ile eşzamanlı olarak All-on-four protokolüne göre dental implantları uygulanmıştır. İmmediat yükleme ile uyguladığımız geçici sabit protezlerle üç aylık bir osseointegrasyon sürecinin arından hastaya daimî protezleri uygulanmış ve bu geçici protezler sayesinde hasta, daimi protezlerine daha kolay adapte olabilmiştir.
The All-on four implant system is based on the principle of applying a fixed prosthesis on implants that are angled in the back and axially positioned in the front by making use of the bone tissue in the incisors and premolars in individuals with bone deficiency in the posterior regions of the jaws. If the implants have sufficient primary stability, the patient's healing process is completed with temporary fixed prostheses applied immediately after the surgical procedure with immediate loading protocol and permanent prostheses are delivered at the end of the osseointegration process. In this case report, dental implants were applied according to the all-on-four protocol simultaneously with the tooth extractions of our patient who lost her teeth as a result of periodontal destruction in her maxilla. After a three-month osseointegration period with temporary fixed prostheses that we applied with immediate loading, permanent prostheses were delivered to the patient and thanks to these temporary prostheses, the patient was able to adapt to their permanent prosthesis more easily.
İmplant Üstü Overdenture Protezlerde Farklı Ataşman Tiplerinin Marjinal Kemik Kaybı Üzerine Etkisi: Retrospektif Çalışma
The Effect Of Different Attachment Types On Marginal Bone Loss In Implant Overdenture Prosthesis: A Retrospective Study
Bu çalışmanın amacı implant üstü overdenture protezlerde kullanılan Ball ve Locator ataşmanların marjinal kemik kaybı üzerine etkisini araştırmaktır. Çalışmaya Ball veya Locator ataşmanlı iki implant destekli overdenturelar dahil edildi. İki grupta (n=12) toplam 24 implantın dokuz yıllık takip röntgenleri incelendi. Yükleme sonrası ve dokuz yıllık takip röntgenleri arasındaki kemik kayıpları bir görüntü işleme programı aracılığıyla hesaplandı. Gruplar arasında fark Mann-Whitney U testi ile incelendi, istatiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p=0,226). Marjinal kemik kayıplarının grup içi değerlendirmesinde yükleme ve takip zamanı arasındaki farklara Wilcoxon Signed Ranks testi ile bakıldı ve İstatiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (Ball p=0,182; Locator p=0,327). Bununla birlikte Ball ataşman kullanılan implantlardaki marjinal kemik kaybı ortalamasının (0,237±0,831) Locator ortalamasından (0,093±0,558) fazla olduğu görüldü.
The aim of this study is to investigate the effect of Ball and Locator attachments used in implant supported overdenture prostheses on marginal bone loss. Two implant supported overdentures with Ball or Locator attachments were included in the study. Nine-year follow-up x-rays of a total of 24 implants in two groups (n=12) were analyzed. Bone losses between post-loading and nine-year follow-up x-rays were calculated using an image processing program. The difference between the groups was evaluated with the Mann-Whitney U test, no statistically significant difference was found (p=0.226). In the within-group evaluation of marginal bone loss, the differences between loading and follow-up time were evaluated with the Wilcoxon Signed Ranks test and no statistically significant difference was found (Ball p=0.182; Locator p=0.327). However, the mean marginal bone loss in the implants with Ball attachment (0.237±0.831) was higher than the implants with Locator attachment (0.093±0.558).
Bükülebilir Dayanağa Sahip Tek Parça Kortikobazal Dental İmplantların Marjinal Kemik Kaybı ve Sağ Kalım Açısından Retrospektif Olarak Değerlendirilmesi
Retrospective Evaluation Of Marginal Bone Loss And Survival Rates Of Single Piece Dental Implants With Bendable Abutments
Bu çalışmanın amacı, bükülebilir dayanağa sahip tek parça kortikobazal dental implantların sağ kalımları ve marjinal kemik kayıplarının değerlendirilmesidir. Bu retrospektif çalışmada, bir yıl önce toplam 100 adet tek parça kortikobazal implant yerleştirilmiş 20 hastaya ait veriler kullanılmıştır. Hastaların implant yerleşiminden hemen sonra ve tam 1 yıl sonra çekilmiş panoramik radyografileri karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Radyografik bulgularda implantların ortalama kemik kaybı 0,22 mm olarak saptanmış, kemik kayıpları ile implant çapı, boyu ve uygulanan çene ile istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon bulunmamıştır (p>0,05). Tek parça implantların 1 yıl sonundaki sağ kalım oranı %100 olarak saptanmıştır. Tüm bu bulguların ışığında tek parça kortikobazal implantların 1 yıllık sağ kalım oranları ve düşük kemik kayıpları göz önüne alındığında klinikte başarı ile kullanılabileceği söylenebilir.
The purpose of the present study was to evaluate the survival rates and marginal bone levels of corticobasal one-piece implants. In this retrospective trial, the 1 year data belonging to 100 one-piece corticobasal implants that were inserted to 20 patients were used. The panoramic radiographs of the included patients that were taken at loading time and 1 year after were compared and evaluated. The mean bone loss of implants was 0.22 mm; no correlations were detected between bone loss and implant diameter, length and inserted jaws (p>0.05). The survival rate of one-piece implants were %100 after 1 year. In the light of the present results and taking into the consideration of low marginal bone loss and high survival rates, it can be concluded that one-piece corticobasal single piece implants can be successfully used in the clinic.
Kuron-İmplant Oranının ve Karşıt Dentisyonun Marjinal Kemik Kaybı Üzerine Etkisi: 2 Yıllık Retrospektif Çalışma
The Effect Of Crown-Implant Ratio And Opposing Dentition On Marginal Bone Loss: A 2-Year Retrospective Study
Bu çalışmanın amacı implant üstü tek kuronlarda kuron-implant boyu oranının ve karşıt dentisyon durumunun marjinal kemik kaybına etkisini araştırmaktır. Şubat 2016-Aralık 2019 tarihleri arasında tek diş için yerleştirilmiş 133 implantın değerlendirildiği çalışmada marjinal kemik kayıpları panoramik röntgenler aracılığıyla ölçülmüştür. Yapılan değerlendirmede kuron/implant (K/İ) boyu oranları hesaplanmış, bu oranın 1’den büyük veya küçük olmasına göre veriler iki gruba ayrılmıştır. İmplantların karşıtındaki dişlerin durumu kaydedilmiş ve doğal diş, diş üstü kuron veya implant üstü kuron olmak üzere yine marjinal kemik kaybı üzerine etkileri iki grup için araştırılmıştır. İstatiksel analizler sonucu K/İ oranının marjinal kemik kaybı üzerine etkisi olmadığı sonucuna varılmıştır (p=0,560). Karşıt ark dentisyonu ile kemik kayıpları arasındaki ilişkiler ise Grup1 (p=0,977) ve Grup 2 (p=0,699) de istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur.
The aim of this study is to investigate the effect of crown-implant (C/I) ratio and opposing arch status on marginal bone loss in single implant supported crowns. In the study, 133 implants placed between February 2016 and December 2019 were evaluated for marginal bone loss which is measured by panoramic x-rays. In the evaluation, the C/I ratios were calculated, and the data were divided into two groups according to whether this ratio was greater or less than 1. The condition of the teeth opposite the implants was recorded as natural teeth, tooth supported crowns or implant supported crowns. Their effects on marginal bone loss were also investigated. As a result of statistical analysis, it was concluded that the C/I ratio had no effect on marginal bone loss (p=0.560). The relationships between the opposing arch dentition and bone loss were statistically insignificant in Group1 (p=0.977) and Group 2 (p=0.699).
Ti-Base Abutmentlara Bağlanan Protezlerde İmplantların Marjinal Kemik Kaybı Açısından Retrospektif Olarak Değerlendirilmesi
Retrospective Evaluation Of Marginal Bone Loss Of Dental İmplants With Prostheses Bonded To Ti-Base Abutments
Çalışmada Ti-base abutmentlara bağlanan implant destekli sabit restorasyonlarda implant etrafındaki marjinal kemik kayıplarının digital panoramik röntgenler ile değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca bu değerlendirmede; kuron boyu/implant boyu, implantın bulunduğu çene, yiv yapısına göre implantların kemik kaybı miktarına etkileri incelenmiştir. Çalışmaya 41 hasta ve 125 adet Mode Rapid ve Mode Level implant dahil edilmiştir. Hastaların çekilmiş olan yükleme sonrası ve 1. yıl kontrol röntgenleri karşılaştırılarak marjinal kemik kayıpları ve kuron boyu/implant boyu ölçülmüştür. Ti-base abutmenta bağlanan agresif yivli implantlarda 1 yıl sonunda saptanan marjinal kemik kaybı miktarı 0,0118 mm iken, regular yivli implantlarda 0,0456 mm olarak belirlenmiştir. Çalışmada Ti-base abutmentlara bağlanan implant destekli sabit restorasyonlar değerlendirildiğinde, 1 yıl sonra saptanan marjinal kemik kaybı incelenen tüm parametrelerde her iki başarı kriterini sağlamaktadır.
The aim of this study was to evaluate the marginal bone loss of implant with Ti-base abutments. The effects of crown/ implant size, implant localization, active and regular threads on the amount of bone loss were investigated. In this retrospective trial, the data belonging to 125 Mode Rapid and Mode Level implants that were inserted to 41 patients 1 year ago were used. Marginal bone loss and crown/implant length were measured on the post-loading and 1st year control x-rays of the patients. The marginal bone loss values were obtained as 0.0118 mm in active threaded implants and 0.0456 mm in regular threaded implants. In the study, marginal bone loss measured of fixed prosthesis bonded to Ti-base abutments provides the success criterion in all parameters examined.
Farklı Yüzey İşlemi Uygulanan Titanyum Abutmentların Yüzey Islanabilirliği Yönünden İn Vitro İncelenmesi
Effect Of Different Surface Treatments On Surface Wetability Of Titanium Abutments
Titanyum dental implant abutment yüzeylerine uygulanan farklı yüzey işlemlerinin, yüzey ıslanabilirliğine etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Uygulanan yüzey işlemlerine göre 60 adet abutment beş gruba ayrıldı: Grup 1: Kontrol grubu; Grup 2: Kumlama işlemi uygulanan grup; Grup 3: Hidrojen peroksit uygulanan grup; Grup 4: Kimyasal mekanik cilalama işlemi uygulanan grup; Grup 5: Sol-jel yöntemiyle titanyum dioksit nano kaplama işlemi uygulanan grup. Yüzey işlemleri uygulamalarından sonra abutment yüzeylerinin ışık mikroskobu ile analizi ve temas açısı ölçüm cihazı ile temas açısı ölçümleri yapıldı. Verilerin istatistiksel değerlendirilmesinde tek yönlü varyans analizi testi kullanıldı. En yüksek yüzey temas açısı değerleri ortalamaları kumlama işlemi uygulanan grupta belirlendi. Kumlama işlemi uygulanan grubu sırası ile hidrojen peroksit işlemi uygulanan grup, kontrol grubu, kimyasal mekanik cilalama işlemi uygulanan grup ve sol-jel yöntemiyle titanyum dioksit nano kaplama işlemi uygulanan grup izledi.
The purpose of this study was to evaluate the effect of different surface treatments applied to the titanium dental implant abutment surfaces on surface wettability. 60 abutments were divided into five groups (n:12) based on the selected surface treatments; Group 1: Untreated; Group 2: Sandblasted; Group 3: Hydrogen peroxide; Group 4: Chemical mechanical polishing and; Group 5: Sol-gel nano coating with titanium dioxide. After following the surface treatments, light microscope analyses and the contact angle measurements of abutment surface were performed. Data were statistically evaluated with one-way analysis of variance test. Significance was evaluated in p<0.05 level. The highest surface contact angle values were obtained with the sandblasted group followed by the hydrogen peroxide group, the control group, the chemical mechanical polishing group, sol-gel nano coating with titanium dioxide group.
Periodontal Kemik Kaybı Olan Vakaların Monoblok Bükülebilir İmplantlar Kullanılarak 72 Saat İçerisinde Kalıcı Protetik Yapılarla Yüklenmesi
Loading Cases With Permanent Prosthetic Structures By Using Monoblock Bendable Implants in 72 Hours That Have Periodontal Bone Loss
Periodontitis veya periimplantitis nedeniyle ileri derece alveolar kemik rezorbsiyonu bulunan olgularda ogmentasyon teknikleri uygulanmadan ve bekleme süresi olmaksızın, monoblok bükülebilir implantlar kullanılarak kalıcı protetik yapılar ile 72 saat içerisinde erken yükleme prosedürü makalede anlatılmıştır.
In patients with advanced alveolar bone resorption due to periodontitis or periimplantitis, early loading procedure within 72 hours with permanent prosthetic structures using monoblock bendable implants without applying augmentation techniques and without waiting period is described in the article.
Alt Anterior Dişli Çenede Quattrofix Opsiyonu: Olgu Sunumu
Quattrofix Option in Lower Anterior Mandible: A Case Report
Dental implantoloji her geçen gün gelişmektedir. Dental implantların operasyon gününde yüklenmesi sayesinde fonksiyon ve estetik hemen rehabilite edilebilmektedir. Tam dişsiz hastalarda posterior bölgede vertikal ve horizontal açıdan yeterli kemik bulunmadığı durumlarda posteriorda açılı, anteriorda ise düz yerleştirilmiş implantlar üzerine yapılan sabit protez operasyon gününde hastaya teslim edilebilmektedir. Bu sayede başarı şansı düşük ileri cerrahi yöntemlerden, kısa implant kullanımından kaçınılabilmektedir. Bu vaka sunumunda, periodontal sağlığını kaybetmesi sebebiyle alt çenesinde mevcut dişlerinin çekimi planlanan bir hastanın, posterior bölgesinde yeterli kemik hacmi mevcut olmadığından anterior bölgeye ikisi açılı ikisi ise düz olarak yerleştirilen dört implant üzerine hemen yükleme yapılarak vidalanan geçici sabit protezi sunulmaktadır.
Dental implantology is developing every year. The immediate loading of dental implants, allows restoring the function and aesthetic in the surgical operation day. When the posterior bone volume is insufficient vertically or horizontally in the posterior regions, the concept of inserting angulated, implants in the posterior and straight implants in the anterior region provides an opportunity for immediate loading of four implants, with fixed prosthesis. Thus, advanced surgeries with low success rates and usage of short dental implants can be avoided. In this case report, the fixed prosthesis that was screwed on four dental implants placed in the anterior region in accordance with this concept was presented.
Unilateral Hareketli Bölümlü Protezler: Mevcut Duruma Bakış
Unilateral Removable Partial Dentures: Current Status at a Glance
Günümüzde kısmı dişsizliğin fonksiyonel ve estetik olarak rehabilite edilmesinde en çok kullanılan tedavi yöntemlerinden biri hareketli bölümlü protezlerdir. Ancak içerdikleri ana bağlayıcı sebebiyle kapladıkları alanın çok büyük oluşu bu protezlerin hastalar tarafından kabul edilmesini zorlaştırmaktadır. Unilateral hareketli bölümlü protezler, tek taraflı kısmi dişsizliğin varlığında bilateral hareketli bölümlü protezler yerine kullanılabilecek önemli bir tedavi alternatifidir. Ancak, özellikle retansiyon ve stabilize açısından bu protezlere duyulan güven oldukça azdır. Bu protezler; kroşeli, hassas bağlantılı ve implant destekli olarak dizayn edilebilir. Hassas bağlantıların kullanılması, unilateral hareketli bölümlü protezlerde karşılaşılan sorunları önlemede yardımcıdır. Özellikle doğru ataşman ve sistem seçiminin tedavinin prognozuna direkt olarak katkısı mevcuttur. Unilateral hareketli bölümlü protezlerde başarıyı artırmak için dental implantlardan da yararlanılabilmektedir. Doğru pozisyonda implant yerleşimi ile bu protezlerin tutuculuk sorunları en aza indirilmekte ve hastaların konforu artmaktadır.
Removable partial dentures are one of the most common treatment methods for rehabilitation of partial edentulism. However, due to their design with major connector, they cover a vast area in the mouth and this makes the denture difficult to be accepted by patients. Unilateral removable dentures are an important treatment alternative in the presence of unilateral edentulism. However, confidence in these denture are very low, especially in terms of retention and stability. These dentures can be designed with clasps, precision attachment or they can be supported by dental implant. The use of precision attachment is helpful in avoiding problems. In particular, selection of the right attachment and the system has a direct effect on the prognosis of the treatment. Dental implants can also be used to increase the success of unilateral removable partial dentures. With the placement of implant in the correct position the success of these dentures increase.
Ti-Base ve Simante Abutmentlara Sahip Tek Kuronlarda Marjinal Kemik Kaybı Karşılaştırması: Retrospektif Pilot Çalışma
Comparison Of Marginal Bone Loss in Single Crowns With Ti-Base and Cemented Abutments: A Retrospective Pilot Study
Bu retrospektif pilot çalışmada Ti-base abutmentlar ve simante abutmentların kullanıldığı implant destekli tek kuronların 2 yıllık takip süresinde marjinal kemik kayıplarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada, simante veya Ti-base abutmentlar kullanılarak implant üstü tek kuronlar ile rehabilite edilmiş 18 hastaya uygulanmış 20 implanta ait veriler incelenmiştir. İmplantların yükleme ve 2 yıllık takip röntgenlerdeki marjinal kemik kayıpları bir görüntü işleme programı (Image J, US National Institutes of Health, ABD) kullanılarak belirlenmiştir. Marjinal kemik seviyeleri implant boynu ile krestal kemiğin implanta ilk temas ettiği nokta arasındaki mesafeler ölçülerek belirlenmiştir. Gruplar 2 yıllık takip süresi sonrasında marjinal kemik kaybı açısından değerlendirildiğinde; Ti-base grubunda ortalama 0,027 ± 0,145 mm kemik kaybı görülürken, simante grubunda ortalama 0,314 ± 0,421 mm kayıp görülmüştür ancak bu fark istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur (p<0,05). Çalışmamızın sınırları dahilinde, Ti-base grubunda simante grubundan daha az marjinal kemik kaybı gözlendiğinden Ti-base abutmentların simante abutmentlara göre daha güvenilir olduğu kanısına varılmıştır.
The aim of this retrospective pilot study was to compare the marginal bone loss of implant-supported single crowns using Ti-base abutments and cemented abutments over a two-year follow-up period. In the study, data of 20 implants applied to 18 patients who were rehabilitated with single crowns on implants using cemented or Ti-base abutments were analyzed. The marginal bone loss of the implants on loading and two-year follow-up X-rays was determined using an image processing program (Image J, US National Institutes of Health, USA). Marginal bone levels were determined by measuring the distances between the implant neck and the point where the crestal bone first contacts the implant. When the groups were evaluated in terms of marginal bone loss after a two-year follow-up period, an average of 0.027 ± 0.145 mm bone loss was observed in the Ti-base group, while an average of 0.314 ± 0.421 mm loss was observed in the cemented group, but this difference was found to be statistically insignificant (p<0.05). Within the limits of our study; since less marginal bone loss was observed in the Ti-base group than the cemented group, it was concluded that Ti-base abutments are more reliable than cemented abutments.
Farkli Yiv Yapisina Sahip Dental İmplantlarda Marjinal Kemik Kaybının Değerlendirilmesi: Pilot Çalışma
Evaluation of Marginal Bone Loss In Dental Implants With Different Thread Structure: Pilot Study
Yerleştirme sırasında implantın stabilitesinin sağlanması, başarı için kritik bir faktör olarak kabul edilmektedir. İmplant stabilitesine ek olarak, peri-implant marjinal kemik kaybı önemli bir tedavi sonuç ölçüsüdür. Bu prospektif pilot çalışmada, aynı implant firmasına ait iki farklı yiv tasarımına sahip implantların 1 yıllık takip sonrası marjinal kemik kayıplarının değerlendirmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya 15 hasta ve 41 adet implant dahil edilmiştir. Uygulanan implantların 8’i agresif yiv tasarımına sahip ve 33’ü ise normal yiv tasarımına sahiptir. İmplantların yüklenmesini takiben ve 1 yıl sonra hastalardan panoramik radyografiler CCD sensörlü cihazı ile dijital olarak elde edilmiştir. Alınan röntgenler üzerinde marjinal kemik kaybı ölçümleri yapılmış, elde edilen veriler istatistik programı ile değerlendirilmiştir. Agresif yivli ve normal yiv yapısına sahip implantlarda 1 yıl sonunda saptanan marjinal kemik kaybı miktarı arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır.
Ensuring implant stability during placement is considered a critical factor for success. In addition to implant stability, peri-implant marginal bone loss is an important measure of treatment outcome. The aim of this prospective pilot study was to evaluate the marginal bone loss of implants with two different thread designs of the same implant company after 1 year of follow-up. The study included 15 patients and 41 implants. Of the implants, 8 were implants with aggressive thread design and 33 were implants with regular thread design. Panoramic radiographs were obtained digitally with a CCD sensor device following implant loading and 1 year later. Marginal bone loss measurements were made on the radiographs and the data obtained were evaluated with a statistical program. No significant correlation was found between the amount of marginal bone loss detected at the end of 1 year in implants with aggressive and regular thread structure.
Hemen Yükleme Protokolü İle Yerleştirilen İmplant Destekli Hareketli Protezlerdeki İmplantların Marjinal Kemik Kaybı ile Primer Stabilitelerinin İlişkisi:1 Yıllık Prospektif Klinik Çalışma
The Relationship of Marginal Bone Loss And Primer Stability Around Implants In Mandibular Supported Overdentures That Were İmmediately Loaded: 1 Year Prospective Study
Bu çalışmanın amacı; alt çene tam dişsiz bireylere hemen yükleme protokolüyle yerleştirilen iki implant destekli bar veya locator tutuculu protezlerdeki implantların marjinal kemik kayıpları ile kemik içi stabilite değerlerinin karşılaştırılmasıdır. 28 tam dişsiz hastanın alt çenesine 2 adet aynı boy ve çapta implant (Nobel Biocare, Göteborg, İsveç) uygulanmış ve hastalar bar veya locator tutuculu protezler uygulanmak üzere 2 gruba ayrılmıştır. Hastaların klinik ve radyografik bulguları yüklemeyi takip eden 6. ay ve 12. ayda değerlendirilmiştir. Locator ve bar tipi tutucuların cerrahi operasyon esnasındaki Periotest düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulunurken (p=0.01); altıncı ay ve 12. aylardaki Periotest değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.
The objective of this study is to assess the primary stability values, marginal bone loss rates of two implant-retained overdentures with bar or locator attachment placed in mandibular complete edentulous patients used an immediate-loding protocol. Two implants with same size and diaemeter (Nobel Biocare, Göteborg, Sweden) were placed in 28 patients with complete edentulous mandible and the patients were divided into two groups according to the overdentures with bar or locator attachment to be applied. Clinical and radiographic findings of the patients were evaluated at the 6th and 12th months following the loading procedure. No statistically significant difference between the implants of both groups at 6th and 12th months (p>0.05).